21 Aralık 2010 Salı

Şişman kızlar kulübü... Elveda....





üniversitede olduğum yıllar en çok korktuğum şey sadece salata ile beslenen ev arkadaşım gibi olmaktı. Yemek yemeğe bu kadar düşkün birinin sadece salata ile beslenmesi ölmeden cehennemde yaşaması gibi birşeydi benim için .Tüm harika tatlardan mahrum bırakıyordu kendini ama giymek istediği şeylerden ve hayran bakışlardan asla ..Eeee ama herşeyin bir ödülü vardı tabi, salatalar onun manken gibi görünmesini sağlıyordu.
Vize final zamanları saatimi kurardım gecenin 3üne- 5ine çalışma niyetiyle . Ama kalkınca hep aç hissederdim kendimi,' önce tereyağlı bir makarna yapayımda sonra çalışırım. aç ayı oynamaz neden olsa' derdim . Hoooppp o arada benim sülün ev arkadaşı uyanırdı 2si bir arada kahvesini hazırlar yanınada yarısını sabah yemek üzere ayırdığı etiform paketini alıp masasının başına geçerdi. Ben de tereyağlı makarnamı yanında 1 litre cola ile tükettikten sonra bu yemeğin verdiği ağırlıkla iyice uyku çöken bedenimi dinlerdirmek için biraz uzanırdım 10 dakikacık derken sınava zor yetişirdim.
Tamam hiç bir zaman çok zayıf olmadım ama hiç öyle dana gibi de olmadım. Hatta ben sülünü zayıf olduğu için nasıl kıskanıyorsam o da bana sinir oluyordu bu kadar çok yedikten sonra nasıl normal bir kiloda kalıyorsun diye. Sülün şimdi Coğrafya öğretmeni olarak Diyarbakır semalarında süzülmekte.Hala çok zayıf.... ama ben , ben , ben bildiğin dana oldum. Siyah motorlu prensimi bulunca iyice bir rahatlama geldi sanırım üstüme . Hiç olmadığım kadar kilolu bir durumdayım. En son teyzem altı aylıkken bile bende olan göbeğin kendisinde olmadığını söyleyince ve annem aile dostlarımızın yanında ' kızımızı da Edirne 2011 yağlı güreşlerine baş pehlivan olarak hazırlıyoruz ' diyince ve tartıda 1.60 boya rağmen 67 kiloyu görünce 'nan ne oluyo dur bakalım' dedim kendime tamam kızım dedim 3 beyaza savaş açıyosun şu dakkadan itibaren dedim. Hemen kaptım mezurayı ölçülerimi aldım , not defterime itina ile kaydettim. Artık kimse beni bu yoldan çeviremez, hiç bir tat Kylie Minogue gibi bir hatun olmama engel olamıycak. Şişman ama kendiyle barışık kızlar derneğinden ayrılıyorum. Sen çok yaşa sütaş yovita, iyi ki varsın Kellogs Special K Bar.....

20 Aralık 2010 Pazartesi

mevlana ve kısmet balığı






Başladım....'mevlana ve kısmet balığı' tablomu yapmaya başladım. Her fırça darbesinde 'bu ne ya b..ka benzedi bu be ' dedim ama biliyorum ki bitince bişiylere benziycek... Benim değerimi ancak ben ölünce anlarlar...

18 Aralık 2010 Cumartesi

İkea çerçevem




Nasıl büyük bir hevesle yapıyorum herşeyi anlatamam. Evimde herşeyin bir anlamı olsun istiyorum herşeye illa kendimden birşeyler katıcam. Yağlı boya tablo yapmayı bilmiyorum yani hayatımda hiç yapmadım ama 'ne var sanki çok kolay yeaa ' dedim gittim tual boya fırça falan aldım, bide bi dünya para bayıldım... Hadi onuda geçtim gidip bide 70x80 ölçü aldım ... Ama aklımda harika bir fikir var... yarın başlıyorum yapmaya ... Ama ondan önce ikea'dan aldığım çerçeveler var elimde şimdi onları süslüyorum... Memo evi bir milyoncuya çevirmemden o kadar çok korkuyor ki tek avuntusu sıkıldıklarımı atmam , Ama üniversitede okurken ocağı ve fırını çalışmayan eski fırınlı ocağımı hatırası var diye mezun olana kadar attırmamıştım ( evim için aldığım ilk beyaz eşya oydu, üstelik aldığım zaman ocağın 2 gözü ve fırının ışığı çalışıyordu ) ...


Evde bulduğum küçük kumaş parçasıyla İkea çerçevemi yeniledim ... Amatör bir ruhla çalıştığım için hataları var tabi ama olsun 27 raflı kitaplığımızın en üst raflarının birinde yerini bulcaktır ...

5 Aralık 2010 Pazar

BOZCAADA' da Sonbahar...




















Geçtiğimiz hafta sonu Bozcada'nın meşhur çavuşüzümü ve bu üzümün geleceğini araştırmak için bir anket yapmak üzere adaya doğru yola çıktım. Geyikli sahilinden bindiğim feribotta sallantılı bir yolculukta sonra adaya ayak bastım. Yazın pek çok kez gittiğim adaya ikl defa kış mevsiminde gittim. Kışın çok daha romantik çok sakin ve huzur vericiydi.
Dört kişilik bir ekip ile gittik. Malesef ekibin başında hiç bir program yapmadan bizi adaya getiren hocamız vardı. Hiç birşey için önceden önlem almayıp hiç bir program yapmayan ve lamburlumbur olaya dalan hocamı yer yer gırtlaklamak istedim ama ada insanın sinirlerini öyle bir alıyordu ki pamuk gibi oluyodun. Önce Talay Şarapcılığın yeni nesil sahibi olan Mehmet Beyi bulduk, inanılmaz sabırlı olan bu kibar beyden artık unutulmaya yüz tutmuş çavuşüzümü ( ki daha sonraki yazılarımda bunları ve çavuş üzümünü uzun uzun anlatıcam) hakkında çok sağlam bilgiler edindikten sonra önce şarap fabrikasını ardındanda adayı gezdik. Artık sezon kapandığı için bütün dükkanlar kapalıydı. Yemek yemek için bile sayılı yer vardı. Ama adanın tüm güzellikleri ve kedileri yerindeydi. Gün batana kadar gezdik, gün batımından sonra Çınaraltı Cafe dışında hiçbiryerde insan kalmadığı için daha önce ayarlandığını sandığımız ama ayarlanmayan hatta bunun için hiç bir çaba sarfedilmeyen kalıcak yer problemini çözmeye çalıştık. Heryer kapalı, açık olan yerlerin hepsi komediydi. Açık olarak bulduğumuz yerler ( pansiyonu hepsi) o kadar yüksek fiyatlar söylüyorlardı ki acaba tüylerimizi ilk nerden yolmak isterler diye düşündüm. Fiyatı düşük biyer bulduk tabi; XXX ev pansiyon. Pansiyon sahibi amcam şeyini kaşıya kaşıya açtı kapıyı , pijamasını memelerinin hemen altına çekmiş bir vaziyette bize odaları göstermeye başladı, nezaketen baktık tabi odalara ... Ama kesinlikle kalınıcak gibi değil ; amcam evini pansiyon yapmış, alt katta onlar kaşına kaşına yaşarken büzde üst katta bir gece geçirecektik.Tabi ekibin tek bayanı olarak kabul etmedim. Sırtımızda çantalar elimizde şaraplar gezinmeye devam ettik. Tesadüfen bulduğumuz bir pansiyonu yaşlı tombik sevimli ama paragöz bir teyze kiraladı bize ' bakkkk fiyat kırıyom emme klima açmak yok, buzdolabı fişe takmeyeciniz bide sabah kahvaltısı yok' . Kabul etik anlaştık, odalara yerleştik. Sabah herkes en az iki kere klimayı açmayı denediğini ama sıcak üflemeyi ayarlayamadığı için kapattığını itiraf etti.
Çınaraltı kafede yapılan serin bir sabah kahvaltısından sonra kısa bir kaç görüşmeden sonra 12 feribotuylaadadan ayrıldık ve korku dolu anlar (inanılmaz bir fırtına vardı) yaşayarak geyikliye ayak bastık. Ve benim elimde Talay'ların ve Gülerada'nın harika kuntra şarapları ile bu fotoğraflar kaldı .....

BATİK %50 İNRİMİİİ....


Geçenlerde dışarıda gezerken devamlı alışveriş yaptığım ve sevdiğim bir marka olan Batik'in vitrinlerinde kocaman % 50 yazısını görünce gözlerim parlamış bir şekilde mağazaya daldım.Nasıl heyecanlıyım 'Allahım daha sezonun başlarında Batik indirim yapmış, bir alışveriş çılgını ben mutlaka bişey almam lazım ' düşüncesiyle herşeye elimi atmaya başladım. Turuncu etiketlerde indirimli fiyat (%50) altta kalan beyaz etikettede eski fiyatlar yazıyodu. Bakınırken yanımda indirim olayından en az benim kadar mutlu iki kızın konuşmasını duyuyordum ' yaaaa inanmıyorum baksana 129 tl'den 69 tl'ye düşmüş, ayyy 38 i kalmamışsa 40ını alırım valla....' bakmaya devam ederken bundan onbeş gün önce aldığım siyah elbise gözüme çarptı. Elim etikete doğru giderken kalp atışlarım hızlandı, benim onbeşgün önce indirimsiz durumda 36.90 türk lirasına aldığım elbisenin yirmilere düştüğünü görmek beni üzecekti. Yavaş yavaş elbiseyi askıdan aldım etiketi çevirdim veeee... Oda ne ? benim 36.90 tl'sına aldığım o siyah elbise turuncu etikette yine 36.90 yazıyordu. Şaşırdım, acaba benmi yanlış hatırlıyorum dedim ama mümkün değildi. Elbise için yeni bir 'eski' fiyat etiketi basılmıştı. Güya elbise 69.90 imişşşş. Bir yanlışlık olmalı diye düşündüm ve daha önce beğenip hatta deneyip almaktan vazgeçtiğim bütün kıyafetlere baktım . İndirim falan yoktu . Turuncu etikette yazılı olan ''güya'' indirimli fiyatlar zaten onbeş gün öncesinin fiyatıydı. Yeniden etiketler basılmış o etiketlerde indirimli fiyatların iki katı yazılmış. Gözümüzün içine baka baka bizi kandıran bu markadan o anda inanılmaz soğudum. Bir an dolu olan mağazanın ortasında bağıra bağıra ' indirim falan yok bizi resmen aptal yerine koyuyorlar ' demek geçti. Ama arkamı dönüp mağazadan çıktım. Şimdi çevremdeki herkese bu olayı anlatıyorum. En iyi reklam insandan insana yapılandır .
İndirim yapmak zorunda değilsin hep pahalıya satarsın yada belki artık bir sezondan kalma kıyafetlerin elinde çok fazla kalmıştır ve yeni sezona yer açmak istersin ozaman gerçekten indirim yapar ve buna benzer bir taktik uygularsın ama sen 'müşterinin' gözüne bakaaa bakaaa onu aptal yerine koyuyorsan çok fazla şey kaybedersin . Üzgünüm Batik bu defa olmadı. Bundan sonra dolabımdaki birçok Batik kıyafetine bir yenisini eklemiycem, aslaaa.
Eski sevgilisi tarafından aldatılıp yeni sevgililerine güvenemeyen kız gibi oldum . Sanırım uzun süre hiç bir markanın indirimlerine güvenemiycem:(((